
Cumhuriyet Üzerine - 1
- Kankakuzen
- 5 Kas 2022
- 3 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 14 Nis 2023

Geçen hafta bugün 29 Ekim Cumhuriyet Bayramıydı. Cumhuriyet 99 yaşına yaşında. Acısıyla tatlısıyla, neşesiyle hüznüyle tam 99 yıl geçti. Cumhuriyet Bayramı taşıdığı büyük manevi mirasıyla bu değerlere inanan milyonlarca vatanseverin gönlünde bir kez daha anıldı. Başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere Cumhuriyet’i kuran kadrolar da saygı ve sevgiyle yad edildi. Ben de bu vesileyle bu saygı değer insanlara olan sevgimi ve hürmetimi defaten her fırsatta belirtsem de buradan da sunmuş olayım. Gönül isterdi ki bu yazıyı tam bayram günü yayımlayayım ama kısmet değilmiş. Sağlık olsun.
Bloğun ilk yazısının yayımlanmasıyla Cumhuriyet Bayramı arasında birkaç gün vardı. Yazının yayımlanması bekletilip fiilen bloğun kuruluşuyla bayram aynı gün yapılabilirdi. Kimileri için bu durum şık bile algılanabilirdi. Fakat kanımca dünya tarihi için de çok büyük bir anlam ifade eden bu önemli günle sitemizi aynı zamana denk getirme çabası bizim gibi amatör bir ruhla yola çıkmış bir sayfa için fazlaca kibirli olurdu. Bu hususu düşündüm. Böylesi kibirli bir duruma kendi kendimi düşürmek istemediğimden erkenden yazıları yayımlamaya karar verdim. Site fiilen 24 Ekim'de açılmış oldu.
Cumhuriyet Bayramı’nın kendimce anlam ve önemine değinmem ise cumhuriyet fikrini destekleyen biri olarak hem şevkle hem de sorumluluk duygusuyla omuzlarımda bulunuyor. Zira Türkiye Cumhuriyeti’ni esasında yürekten sevmeyenlerin bile takiyye yaparak ya da içlerinde sakladıkları bölücü düşünceleri saklayarak beylik cümlelerle kutladıkları yıl dönümünü cumhuriyet fikrini benimsemiş ve destekleyen biri olarak göz ardı etmem en başından eşyanın tabiatına aykırı.
Cumhuriyet fikri tarihimizi düşününce oldukça yeni ve hedefleri itibariyle oldukça ufuk açıcı bir fikir. Sistemi yönetecek kişilerin genel oyla belirlenmesinin eski devirlerde yapılması elbette günümüzdeki kadar kolay olamazdı ama neredeyse yüz yıl önce bu coğrafyada bunun yapılabileceğini ve iyi kötü işleyebileceğini kanıtlaması bakımından oldukça vizyoner bir adım olduğu ortada. Fakat buna rağmen hala Cumhuriyet’imizin felsefi ve teknik sorunlar yaşadığı göz ardı edilmemeli. Ülkemizin kurucusu Atatürk de bu sebepledir ki cumhuriyeti kurmakla yetinmemiş onu hep daha ileriye götürmek için elinden gelen mücadeleyi sergilemiştir. Cumhuriyet’i emanet ettiği gençler olarak bizlerin bu noktada yapması gereken bu bayrak yarışını sürdürüp “ Hep daha ileriye” felsefesiyle hareket etmektir. Bunu gerçekleştirmemiz için de aklımızı kullanıp realist bir idealizmle somut veriler eşliğinde cumhuriyet felsefesini irdelemeliyiz. Olaylara bilimsel olarak yaklaşmalıyız.
Olaylara bilimsel yaklaşma fikri sakın ola ki ruhsuz ve sevgisiz bir yaklaşım olarak ele alınmamalı. 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı temalı yazıların bir çoğunda zaten bu hususlar yeterince anlatılmaktadır. Hatta durum o kadar ileri gitmiştir ki kimileri için olay sadece bir sevgi gösterisinde bulunarak kişisel bir tatmin elde etme noktasına gelmiştir. Duyguların bu derece ön plana çıktığı birçok noktada olduğu gibi bu konuda da kimi cumhuriyetten yana kimi ise cumhuriyet karşıtı kimselerin çıkıp duygu tacirliği yapması olağandır. Oysa hem ruh hem beden hem de akıl bir bünyede olduğuna göre cumhuriyet fikrine de aynı anda bu üçüyle de yaklaşabiliriz. Daha donanımlı ve doyurucu analizler yapabiliriz.
İnsan yazmaya başladıkça yeni şeyler yazası geliyor. Bir nevi yazı bir girdap oluyor. Beyin ister istemez bir fırtınada buluyor kendini. Sevdiğini daha da iyi yerlerde görmek isteyen birinin edasıyla onunla ilgili yapıcı eleştirilerinin daha ön plana çıkması gibi durumlarla karşılaşabiliyor. Cumhuriyet ideasının daha da ileri gitmesi için çuvaldız misali batırmak istiyorum kalemimi sağa sola. Yoğun duygular hissettiğim Cumhuriyet’e yeteri kadar teşekkürlerimi iletmediğimi hissediyorum aynı anda. Aynı anda nasıl da olabiliyor faklı durumlar. Kuantum fiziğinin fikirlerde ve duygularda cereyan etmesi gibi.
Peki insanlar neden bu kolaycılığa kaçıyor? Neden bir kısım sadece överken başkaları sadece kötü şekilde anıyor? Daha birçok konuda olduğu gibi bu hususta da sebep kolaycılığa kaçmamız. Düşünmek istemiyoruz, araştırmak, okumak hiçbirini istemiyoruz. Sadece o an duygusal anlamda kendimizi ifade etmek ve tarafımızı belli etmek istiyoruz. Elbette bunlar da yapılmalı ben buna karşı değilim. Herkes hukuk içerisinde özgürce fikirlerini ifade etmeli ve isterlerse tarafını belli edebilmeli. Demokrasiyi faşizmden ayıran nokta bir bakıma konuşma özgürlüğünden ziyade susma özgürlüğüdür de. Benim de bir tarafım var. Atatürk ve Cumhuriyet’ten yanayım. Zaten bu kadar bu konuda hassas olmamın sebebi de bu. Ben isterim ki sevdiğimiz şeyler üzerine düşünelim ve öğrenelim, özellikle hep ileri gitme düsturuyla hareket ettiğimizi söylüyorsak.
Cumhuriyet ve daha fazlasıyla ilgili fikirlerimi kısmet olursa yeri geldikçe paylaşmayı düşünüyorum. Bu yazının bir giriş niteliğinde olmasına karar verdim. Umuyorum ki yazılar devam eder ve ucundan bahsettiğim dağınık görünebilecek –oysa bence gayet basit ve anlaşılır- kavram ve fikirlerin daha da anlaşılır bir şekilde iletilebileceği bir ortam oluşur.
Sağlıcakla

..
Ö. Şevket Yurtsuz (K.K.)
コメント