top of page

YÜRÜMEK

Güncelleme tarihi: 14 Nis 2023


Sanki hala rüyada gibiydi. Gözlerini açmasına rağmen uzandığı hafif çakıllı topraktan kalkamamıştı. Başının sol tarafında bir acı hissetmeye başladı. Birden tüm vücudu titredi. Başı acıyla zonkluyordu. Sol elini başına doğru güçlükle kaldırdı. Sonra güçlükle eline baktı. Eli kan içindeydi. Korkudan gözleri neredeyse yuvalarından fırlayacaktı. Ayağa kalkmaya çalıştı ama başaramadı. Başı dönüyordu. Kendini zorladı. Aradan ne kadar geçtiğini anlayamadığı bir zaman uğraştıktan sonra nihayet tamamen ayağa kalkabildi. Güneş hala gökyüzündeydi. Fakat kısa süre sonra batacağı aşikardı. Üşümeye başlamıştı. Üstü sırılsıklamdı. Biraz ilerideki nehirden buraya kadar sürünüp burada kendinden geçtiği ortadaydı. Başındaki bu yara kendini kaybettiği sırada mı, yoksa nehre düştüğü sırada mı olmuştu? Bundan emin olamıyordu.

Başı durmadan zonkluyordu. Şimdi nereye gidebilirdi? Düşünemiyordu. Sanki aklı ondan ayrılmıştı. Ne kim olduğunu ne de başına tam olarak nelerin geldiğini hatırlıyordu. Yürümeye başladı. Yürüdü. Yürüdü. Nereye , neye gittiğini bilmiyordu. Sadece yürüyordu. Kendini zorluyor fakat bu halini düşünmekten başka bir şey yapamıyordu. Ayakları ondan bağımsızmışçasına geçmişteki alışkanlıklarından elde ettiği bir güvenle gayba doğru ilerliyordu. Bir ara bu zihin bunalımından kurtulup ellerini hareket ettirebildi. Sol eli kanlı başına dokunduğundan kıpkızıl ve yapış yapıştı. Sağ eliyse mermer gibi bembeyaz ve cansızdı. Aniden içini feci bir korku sardı. Elleri, özellikle de sağ eli canlı bir insan eline benzemiyordu. Ölmüş olmaktan korktu. Başının ağrısı geçmiş vücudunda sadece biraz uyuşukluk kalmıştı. Onun dışında bir şey hissetmiyordu. Hızla sağ eliyle sol kolunu çimdikledi. Acıyı hissetti, az olsa da. Acı hissettiğine sevinerek yürümeyi sürdürdü. Güneş artık gözükmüyordu. Yıldızların aydınlatamadığı tüm noktalar zifiri karanlığa bürünmüştü.

Emektar ayaklar birden iki katlı bir evin önünde durdu. Bu evde de tıpkı bulunduğu sokaktaki diğer evlerde olduğu gibi hiç ışık yoktu. Kolunu güçlükle kaldırıp kapıya vurdu. Açan olmadı. Bir süre öylece bekledi. Ayakta duracak takati kalmayınca kapının önündeki taşların üzerine düşercesine kendini bıraktı. Fazla zamanı kalmadığını fark etmişti. Başından akan kanlar kulağının içine kadar girecek şekilde yüzünün yarısını kaplamıştı. Sürekli kan kokusu almaktan midesi bulanıyordu. Kendisine saatlerce gibi gelen oysaki bir dakikayı bile aşmayan bir süre daha bu kokuyu kokladıktan sonra aldığı bu nefeslerin son nefesleri olduğunu hissetmişçesine ta ciğerlerinin en ücra noktalarına kadar etki eden derin ve kederli bir soluk aldı. Birden hatırlayıverdi. Bundan beş yıl önce doktorunun tavsiyesiyle temiz hava almak ve emekliliğini geçirmek için buralara gelmişti. Almak için ta şehirden geldiği bu temiz havayı bir daha da bırakmayıverdi. Bıraksa ayıp olurdu...


Ö. Şevket Yurtsuz (K.K.)


Bình luận


Yazı: Blog2_Post
bottom of page