
Öykü ve Roman Üzerine Kısa Düşünceler
- Kankakuzen
- 24 Eki 2022
- 2 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 14 Nis 2023

Sözün başladığı yerden ziyade ortasından başlamak istiyorum. Kafam çok karışık. Akıp giden yılların olgunluğu sanki hiç benim limanıma uğramamış gibi. Aynı anda o kadar farklı renk görüyorum ki hangi renk var karşımda hangi rotaya gitmeliyim seçemiyorum. Gözlerim kamaşmış, dilim lâl gibi.
Başlık olarak öykü ve romanı seçmiş olmam biraz da kendimce bu fluluğa direnişimin eseri. En azından şu an burada bu ikisi üzerine odaklanmaya çalışacağım. Buradan elde etmeyi umduğum başarıları arttırdıkça daha da özgür ve vizyoner olmayı hedefliyorum. Ufkum genişleyecek ve renkler herbiri kendi özgünlüklerinde karşımda belirecek. Umarım.
Öykü ve roman ile ilgili düşüncelerimi paylaşırken ikisini ayrı ayrı incelemek istiyorum. Zira kanımca da böyle olduğu üzere öykü mantığı ile roman mantığı birbirinden oldukça farklıdır. Ne öykü romanın kısa halidir ne de roman öykünün sündürülüp uzatılmış halidir. Roman romandır, öykü öykü. Elbette ikisinin de özünde yatan bir ışığı, hikayesi vardır. Fakat nasıl ki elmayla armut da bir çekirdekten bir hücreye oradan da bir meyveye dönüşse de elma elmadır, armutsa armut.
Benim açımdan hangi hikayenin öyküye hangisinin romana dönüşeceği de çekirdeğin içinden geliveren, bendeniz havada uçuşan fikirleri toparlamaya çalışan bir derleyicinin çok da müdahil olamayacağı, bir yapım sürecidir. Hangi fikrin öyküye hangisinin romana dönüşeceği en başından bellidir benim için. Bazen öykü bir roman kadar uzun olabilir bazense roman çoğu öyküden kısa olur. Bu onların niceliklerini etkiler sadece nitelikleri kendini korur. Tabi ki yanıldığım da olur ve muhtemelen ileride de bazen yanılacağım yazacağım türün çeşidini belirlerken. Yanılmak da olağan karşılanması gereken bir husus.
Öykü benim için tek bir atış, tek bir nefes gibidir. Çoğu zaman öyküyü yazarım ve öykü benim için biter. Bazen hemen bitivermez bu da daha derin bir nefese benzetilebilir. Fakat özünde başlangıç ve bitiş anlamında nokta atışı özelliğini korur.
Roman ise başını ve sonunu zapt etmeye çalıştığım uzun bir tren yolu gibidir. Ben keşfettikçe ilerler. Ulaştığımı düşündüğüm noktada benimle dalga geçer adeta. Tolstoy adındaki büyük yazarın “ İnsan Ne İle Yaşar ” isimli eserinde bulunan şu meşhur öyküdeki yorulup da yığılan adamdan ders almış olmasam aynı akıbetle karşılar muhtemelen beni. Tüm bunlara rağmen roman gözümü ne kadar korkutmaya çalışsa da henüz bunu başaramadı. Şu an sadece onu keşfetmemi bekliyor.
İlk bakışta bende ortaya çıkardıkları çağrışımlarla yazmaya başladığım bu metin derinlemesine bu iki kavramı irdelemem için bana oldukça kısıtlı imkanlar sunmakta. Umuyorum ki vakit denilen çoğu zaman yenildiğimiz bu dev ejderhayı kullanmayı öğrendikçe daha da nitelikli ve doyurucu yazılar yazacağım.
Sağlıcakla..
Ö. Şevket Yurtsuz (K.K.)
{ Kankakuzen sayfamızın bu ilk yazısını okuduğunuz için çok ama çok teşekkür ederim. Umuyorum ki bu yazı ulaşmayı hedeflediğimiz ufukların ilk adımı olacak. Birlikte nice yazılar dileğiyle. Sağlıcakla kalınız.}
Commenti