top of page

SALVİA DİVİNORUM






‘’ Çocuklar bilir, aşıklar bilir, bazen şairler ve deliler bilir. Bizler dünyayı harikalarla dolu olarak bilmeyiz. Her şey tekrarlardan ibarettir. Harikalar yoktur, şiir yoktur, yalnızca dünya vardır. İçinde bir şarkı yaratmaz, içinde bir dans yaratmaz, içinde bir şiiri doğurmaz. Tüm evren mekanik görünür. Çocuklar ona şaşkınlık dolu gözlerle bakar oysa. Gözler şaşkınlık doluyken evren de harikalarla doludur. Aşık olduğunda, bir kez daha çocuk gibi olursun.’’


-OSHO / SIRLAR KİTABI 1


Bilirim şair olmak zaten epeyce zordur. Bir de hem kadın hem şair olmak deli saçması. Bende isterdim öylece anlatmayı. Gök mavidir. Göğün yüzü denize yansır ama işte ille de bir anlam yükleyeceğim denizin köpürttüğü sulara. Sular içimizi serinletecek. Tüm kaygılarımızı amansızca karaya sürükleyecek. Onlarla bir daha karşılaşmamak için her limandan kaçacağız fakat ne çare. Dev bir dalga olup yine bulacak bizi. Üstelik daha güçlü. Bu sefer boğulmak korkutacak bizi. O panik halinde çırpınıp duracağız. Karaya varmak amansız gelecek. İnsanın kırılma noktası da bu sanırım. Kabul etmeliyiz dev bir dalganın yeniden akışta durgun bir şekilde yol alacağını. Sularının köpüklenmediği bir hayatı yaşamanın mümkün olmadığını. O köpüklere duyduğumuz ihtiyacı fark etmeliyiz. İnsan bunu göremediğinde kollarını koparmak istiyor ilk. ‘’Ben yüzemem’’ ‘’Boğulup gideceğim’’ ‘’Nefes alamıyorum”


Bir korku silsilesi sıralanıyor. Böyle söylemememizin bir nedeni var elbet. Kollarımızı kırdılar, sulara gömdüler, kıyıdan öteye geçmemize izin vermediler. Bizde en derine gömdük yaraları. . Bundandır dalgalardan kaçışımız. Bundandır dev bir su birikintisinin akış almayacağına kırılan inancımız.


Hiç bu acılar yaşanmamış gibi maske takındık önce. Acıyı tetikleyen şeylerle karşılaştığımızda öfkelendik, sustuk, kaçtık. Nihayetinde acı daha da büyüdü. Ancak, bir noktada bu kaçışın ve reddetmenin artık yeterli olmadığını fark ettik. Kabullenme süreci başladı ve yavaş yavaş yüzleşmeye, iyileşmeye ve büyümeye adım atmaya başladık


Bu duygulardan kurtulmanın yolu o duyguya temas etmekten başka bir şey değil.


Örneğin sevmek; insan sevmek istediğinde acıyı, ihaneti, ıstırabı göze alır. Zaten acı çekmek kaçınılmazdır. Bir şeye önem verdiğimiz an acı çekme ihtimaline kapılarımızı açarız. Umursamayayım böylelikle acı çekmem dediğimiz şey ise değerlerimiz arasına peşkeş çekmektir ve bu umursamamaktan daha fazla acı verir.

Ben acılar denizinde lotus çiçeği gibiyim artık. Çocukluğumdaki turuncu masanın gidişini kabul ettim. Başkasının topunu kurtarayım diye koşup kanattığım dizimi deşmiyorum artık. Beni gemilerine alsınlar diye başkalarının limanlarında yüzmüyorum.


Küçük bir sandal inşa ettim gönlümün kıyısına içinde mor çiçekler var. Belkide salvia divinorum. Şair olmanın gerekliliğiyle oturduğum sandalımda kıyıma bir santim bile yaklaşmayan şiirlerden gemiler yapıyorum. Özgürler gitmekte. Anladım ki ben riskli kelimelerle şiirimi inşa etmeliyim. Çünkü bir şiir ancak göze alarak inşa edilebilir.


SEVAL USLU

58 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

DENGE

KADER ÇARKI

Yazı: Blog2_Post
bottom of page